sosyal ağlarda izleyin

DİĞER YAZILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
DİĞER YAZILAR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21.6.15

Dukan'da Güllaç yiyebilir miyiz?



Ramazan gelince en cok sorulan sorulardan biri de bu. Bu sene Dr.un sıklıkla Türkiye'ye gelmesini firsat bilip ona bize özel yiyecekleri tanitma firsati bulduk.Gullac da bunlardan biriydi. Icerigini,nasıl hazirlandigini ve Türk kültüründeki yerini ogrenince Dukan'dan onay çıktı :) 1 yaprak Güllaç 2 tolere yerine gececek sekilde tüketilebilir dedi. Dikkat etmeniz gereken sey paketteki icerigi okumak.bazi markalar bugday unu da kullaniyor ve bu uygun degil.sadece misir nisastasi iceren markalari kullanabilirsiniz. Yagsiz süt ve Tatlandırıcı ile gullaci hazirlayip evrenize göre gul suyu, tarcin,nar taneleri,kavrulmamis kuruyemislerle susleyebilirsiniz. Ayrica gullac yapragini yufka gibi kullanip börek yapmak da mümkün. Yaraticiliginizi kullanacaginizdan eminim. Formulu tekrar yaziyorum. 📍1 yaprak=2 tolere


2.1.13

YILBAŞI VE DUKANING ÇEKİLİŞİ SONUÇLARI

DUKANING  ÇEKİLİŞİ KAZANANLARI:







YILBAŞI  ÇEKİLİŞİ  KAZANANI:






KAZANANLARI TEBRİK EDER,KAZANAMAYANLARI DA ÖNÜMÜZDEKİ DİĞER ÇEKİLİŞLERE BEKLERİM:))

KAZANANLARIN ADRESLERİNİ VE TEL.NO'LARINI dukaning@gmail.com ADRESİNE BEKLİYORUM.


1.1.13

2013 HOŞ GEL




2013 HEPİMİZE ÇOK ÇOK ÇOK İYİ GELSİN.

                    HER NE ARZULUYORSAK, BİZİM İÇİN İYİYSE GERÇEKLEŞSİN. 

BİRLİKTE  DAHA NİCE YILLARA:))

26.12.12

DUKAN YILBAŞI MENÜSÜ



Yılbaşı gecesinde evde olmayı planlayanlar için tariflerimden bir menü oluşturdum.Bence böyle bir menüyle kaçamak yapmak için hiçbir neden yok.

Tariflerin üzerine tıkladığınızda detaylarını görebilirsiniz.İstediklerinizi seçerek menünüzü oluşturabilirsiniz.
Şimdiden afiyet olsun:))

MUTLU YILLAR:))

ANA YEMEKLER:




SALATA VE MEZELER:




ARA SICAKLAR:




TATLILAR:



Menü oldukça doyurucu olduğu için çorba eklemedim ama arzu ederseniz  buradan çorbalara ulaşabilirsiniz.
Daha fazla seçenek için sağ kolondaki diğer tariflere göz atabilirsiniz.


25.12.12

YILBAŞI ÇEKİLİŞİ



Gurmenet her sene olduğu gibi bu sene de çok şık yılbaşı sepetleri hazırlamış.Dukan yapan bir sevdiğiniz varsa yılbaşı hediyesi olarak ne alacağım diye düşünmeyin bence.Bundan makbul hediye düşünemiyorum bir Dukancı için:))

İçinde neler mi var? ,
-Ru Sheim Yulaf Kepeği 
-Doğalsan Yulaf Kepeği 
-Clearspring Organik Tofu 
- Biogenecs Stevia Stick 
-Pınar Süt Tozu 
-Red Tiger Yengeç Surimi Stick
-Amoy Soya Sosu Light 
-E.Fallot Taneli Hardal 
-Chef Seasons Deniz Tuzu 
-Ayfer Kaur Toz Jelatin 
-Acetum Balsamik Sirke 
- FFC Çikolata Aroması 40 Gr
Vee bu muhteşem sepetlerden bir tanesi sizlerden birine gidecek:))

Çekilişe katılmak için yapmanız gerekenler ise;
-Blogun izleyicisi olmak(sağ kolonda SEVENLER başlığı altına ''bu siteye katıl'' butonunu tıklayıp size uygun olan şekli seçerek kayıt olabilirsiniz.)
-Bu post altına katılmak istediğinize dair yorum bırakmak.
-Ayrıca blogun Pinterest hesabını takibe aldığınız takdirde +1 çekiliş hakkınız daha olacak.(her alana yayılmalıyız değil mi? :DD)Ve pinterest adınızı da yoruma eklemelisiniz.
-ÇEKİLİŞ 1.OCAK TARİHİNDE YAPILACAK.31.ARALIK GECE YARISINA KADAR KATILABİLİRSİNİZ.
-Gıda maddesi olacağından yurtdışına gönderim yapılamıyor malesef.Katılırken bunu da göz önünde bulundurmanız gerekiyor.

Şimdiden şanslı bir yıl dilerim.

15.12.12

DUKANING ÇEKİLİŞİ

Hayır hayır yanlış gelmediniz.Burası moda blogu değil:))

Blogun müdavimlerinden çok şeker,güzeller güzeli bir takipçim harika markalara modeller hazırlayan bir tekstilci.İsveçli bir designer için hazırladığı koleksiyondan birkaç özel parçayı sizlerle paylaşmam için bana gönderdi.(çok teşekkür ediyorum kendisine)

Ne yapsam,kime yollasam derken aklıma bu kez hedefine ulaşmış olanları ödüllendirmek geldi:)

Biliyorsunuz bizim bir de Dukan'la istediği kiloya ulaşanların ÖNCE-SONRA fotoları ve merak edilen soruları yanıtladıkları röportajları içeren  DUKAN-ING sitemiz mevcut.
Kilo verenler ,fotoğraf paylaşanlar çok ama uzun zamandır siteye yeni röportaj eklememiştik.

Bu çekilişin amacı hem siteye yeni röportajlar ekleyip motivasyonu arttırmak ,hem de yenilenen gardolaplara bir katkı sağlamak:))(giysiler 36-38 bedenler için uygun)

İŞTE ÇEKİLİŞ ŞARTLARI:
-Güçlendirme veya korumada olmalısınız.(kalan kiloları için tekrar başa dönenler VE çok ciddi kilo vermiş ancak halen verecek birkaç kilosu olduğu için seyire devam edenler de katılabilir:))
-Anket cevaplarınızı ve önce-sonra fotonuzu dukaning@gmail.com adresine yollamalısınız.(soruları buradan alabilirsiniz.)
-Ve buraya yorum bırakmalısınız.

1.OCAK.2013 GÜNÜ YAPILACAK ÇEKİLİŞTE İLK 3 KİŞİYE ARMAĞANLARINI GÖNDERECEĞİM:)

not:Önceden röportajları yayınlanmış olanların sadece katılmak istiyorum demesi yeterli:))
not2:Yurtdışından da katılabilirsiniz ancak ne kadar sağlıklı ulaşır emin değilim.
not3:Çekilişi her zamanki gibi otomatik sistemden yapacağım.
not4:Gönderdiğiniz maile buradaki nickinizi(ya da tam aksini) yazarsanız kimin kim olduğunu karıştırmamış olurum:)


7.6.12

Sevgili Küçük Kırmızı Balık'ımız ve ilham veren başarı hikayesi:XXL'dan XS'a Var Mı Benimle Gelen ?

XXL'dan XS'a Var Mı Benimle Gelen ?


Evet,
İşte ben..
İşte beklenen yazı..

Evet uzun zamandır benden beklenen yazı bu sanırım.. Kimine göre mucize kimine göre başarı kimine göre azmin zaferi kimine göre photoshop...
Bana göre ise 'içindeki gücün farkında olmak ve bunu kullanmak'...

Şuan bile en çok sorulan soru 'boyun kaç?' Merakım şu ki ne önemi var.. 1,80 ya da 1,50. Önemli olan sizin o son halime baktığınızdaki görüntüm. Oranım, orantım.  Ama nedense bir ısrar var.. Boyum Türkiye ortalaması olup 1.63 cm. Öncelikle buna açıklık getirmek istedim ki yazıyı okurken akıllarda soru işaretiyle devam edilmesin. Gelelim asıl mevzumuza..

  • Ben nasıl zayıfladım ?
  • Özel olarak birşey uyguladım mı ?
  • Spor yaptım mı ?
  • Hiç mi kaçamak yapmadım ?
  • Ne kadar zamanda verdim ?
  • Hiç durakladım mı ?
  • Ben photoshop muyum ?

Burada bunu yedim, şunu yemedim diye maddeler sıralamayacağım. Çünkü okurken maddelerde boğmak şartlar koşmak istemiyorum.İstiyorum ki sizler şuan bu yazıyı okurken daha çok sohbet ediyormuş gibi hissetmeniz..
  
Ve işte bir diyetin kilit noktası "Karar Vermek"


  •  Ben ne zaman kilo aldım ?
  •  Ben neden kilo aldım ?
  •  Ben bu kilodan nasıl kurtulurum ?
  •  Benim ne yapmam lazım ?
  •  Ben neden yapmıyorum ?
Tüm soruların cevaplarını şimdi sesli larak kendinize sorun ve sesli olarak cevap verin. Artık sorunun ve çözümün ne olduğunun farkındasınız...

Ben tüm bu soruların yanıtını verdikten sonra; 'karar verdim'


Benim bu beslenme hayatımı yeniden düzene sokmam, yeniden kendimi bulmam gerekiyordu.
Bunun için de diyet yapmam gerekiyordu. Bu kararı verince bana zararı dokunduğunu düşündüğüm herşeyi hayatımdan çıkarmakla işe başladım. Sabahları 3-4 yağlı poğaçaya, öğlen yenen pizzalara, hamburgerlere, pilav üstü dönerlere,aralarda yenen cipslere, jelibonlara, çikolatalara, gofretlere, paket paket yenen dondurmalara, aksamları yenen mantılara, makarnalara, patates kızartmalarına, tatlılara, pastalara veda etmem gerekiyordu ve ettim de. Daha çok suya, yeşil çaya, yürüyüşe ihtiyacım vardı. Bu süreçle başlayarak kendimce arınma yöntemimi bulmuştum. Ve böyle 87 kg ile başladı yolculuğum.. 1 ay sonra 4 kg verdiğimi görmek beni umutlandırmıştı. Bu süreçte devamlı internetten araştırma öğrenme keşfetme çabalarım devam ediyordu. Beni ne motive eder, hangi çay zayıflatır, hangi hareket şekillendirir, nasıl hızlı kilo veririm derken 'dukan diyeti' karşıma çıktı bir anda..Ve 2 gün boyunca Dukan'ı araştırdım,  Simla'nın bloğunu buldum, okudum, okudum, okudum, okudum ve okudum..Ve evet dedim; bu mudur ? - Budur ! Hayatta ilk kez 'diyet yapacak' ve 'diyet kitabı' satın alacaktım. O gün üşenmeden akşamın bir vakti D&R'a gidip aldım onu !Ve inanın yolda gelirken okumaya başladım. Eve geldim okudum, işe gittim okudum, metrobüste okudum, tuvalette okudum, okudum, okudum,okudum ve okudum...


Artık ne yapmam gerektiğini, neden yapmam gerektiğini, nasıl bir yol izleyeceğimi v en önemlisi bu süreçte sabredersem beni nasıl bir mutluluğun beklediğininfarkındaydım. Bu farkındalıkla başladığım süreçte 1 haftalık atak bekliyordu beni. Şimdi o günlerimi düşünüyorum ama inanın hatırlamıyorum...Zaman nasıl geçti hala bunun şaşkınlığı içindeyim. O zamanları bana hatırlatan tek şey fotoğraflarım ve kilo tablom.
İşte ilk hafta ölçülerim, yani diyete başladığım 3. gün neymişim gelin beraber görelim;

Göbek : 105 cm Basen : 110 cm Bacak : 68 cm Diz altı : 42,5 cm
Tip : Şekil A - 1







Şimdi herkes benden neler yaptığımı, ne yediğimi, ne içtiğimi, boyumu, kilomu, yaşımı, evli mi bekar mı olduğumu, kaçamak yapıp yapmadığımı, Dukan'ın verdiği sürede dediği kiloya inip inmediğimi ve şuanda aklıma gelmeyen birçok şeyi merak ediyor.

Başlayalım, herşeyden önce bekar, 26 yaşında, 1.63 cm boyunda bir insan evladıyım. dukan boyunca yani 7 Ekim'den 23 Nisan tarihine kadar geçen zaman zarfında 83,2 kg'dan 56,2 kg'a indim. Bu da demek oluyor ki 6,5 ayda 27 kg; Dukan'dan 1 ay önce de 4 kg vermiş olan vermiş olan ben toplamda 31 kg'ı 7,5 ayda attım üstümden ve 'OHH' dedim.

Peki özel birşey yaptım mı bu süreçte ?
-Evet çok özel bir diyet yaptım; DUKAN DİYETİ !
Bu kitapta ne yazıyorsa birebir uyguladım. Bakın birebir diyorum çünkü;
kışın incecik de giyindim, tabak tabak buz da yedim, bol bol soğuk su da içtim, nerede merdiven bulsam durmadım çıktım, asla ve asla asansör kullanamdım, yürümek için gerekirse bir durak sonra indim ve buna vakit ayırdım. Dışarıda bu diyeti yapmak zor olacağı için 2-3 ay sistemimi oturtana kadar arkadaşlarımla dışarıda buluşmadım, gece saat kaç olursa olsun ertesi gün için yemeğimi hazırladım. Uzayan beyazlarıma rağmen gidip o paraya tavuk aldım. Eve ulaşmama 5 dakika kalmış olmasına rağmen susamışlığımı hissettiğim anda bakkaldan su alıp içtim. Sabah işe gitmeden önce dukan egzersizleri için saatimi 15 dakika öncesine kurmaya başladım. Su içme alışkanlığı kazanmak için masama her sabah 1,5 lt su alıp akşam 6'ya kadar bitirme zorunluluğunu dayattım kendime. Çantamda devamlı konserve balık ve çatal kaşıkla gezmeye başladım. Arkadaşlarımla özel gecelerde, eğlencelerde buluştuğumuzda sadece '1 soda ve 1 Zero' içme lüksünü kullandırttım kendime. Bazı mekanlarda 'zero' bulamamaya başlayınca çantama zero'yu da ekledim benimle birlikte gezmek üzere arkadaş, kuzen, hala, teyze gezmeleri ve gece konaklamalarını tamamen çıkardım hayatımdan. Tüm ısrarlara, tüm baskılara ve o tüm 'bir parçadan birşey olmaz'lara tek bir cevap verdim. 'Bir kereden birşey olmaz çok şey olur'  Şimdi siz sözleyin. Sizce ben 'özel' birşey uygulamış mıyım bu diyet süresince?

En çok sorulan sorulardan biri de 'nasıl motive olduğum' Benim en büyük motive kaynağım eski fotoğraflarımdı açık konuşmak gerekirse.. Sonuçta bu kilolar bana sonradan yüklenmişti. Hep eskiye hep eskiye bakmak mutlu ediyor gibi görünsede şimdi'mi mutsuz kılıyordu. Neden mutsuzluğa devam ediyordum ki ? Mutlu olmak hakkımdı ! Ve benim elimde olan birşeydi. Ve ben de elimden gelen herşeyi yapmaya hazırdım. Bir yerde okumuştum. Kilo ile ilgili bi makaleydi sanırım. Fazla kilolar ile ilgili şöyle bir cümle geçiyordu. "Ne kadar fazla kilonuz var ?" Cevap 30.  "Her gittiğiniz yere sırtınızda 30 kg yük ile gitmeye çalışın bakalım.  Ne kadar taşıyabilir, ne kadar dayanabilirsiniz ?" İşte kilit noktalardan birisi de buydu. Ben fazla kilolarımın hamallığını yapıyordum. Bunu hakediyor muydum peki ? Cevap -Hayır !
O an dediğim şu oldu, "Ben bu kiloların hamallığını yapmak zorunda değilim." Bu benim için ciddi bi motivasyon kaynağıydı.. Ardından "sayfa" ! Benimle birlikte aynı sorunları yaşayan insanları görmek, aynı amaç için aynı çabayı sarfettiğimizi görmek beni bu yolda yalnız olmadığıma inandırdı. Ve yalnız olmadığımı bilmek beni bu diyette 'güçlü kılan' en büyük etkendi. Bu sebeple iyi, kötü, olumlu, olumsuz her bir sözüyle iletişimde bulunduğum herkese çok çok ama çok teşekkür ediyorum. Sayfada sizlerle sürekli iletişim halinde olmak beni diyette olduğum gerçeğinden o kadar uzaklaştırıyor ki her bir sorunuzda her bir yorumunuzda size yardımcı olmaya çalısırken çokça kendimi unutmuşluğum oldu. Şöyle ki bir seferinde herkesin duraklamalarında yardımcı olurken içinde oldugum kendi duraklamamı farkedememiştim. :) Sürekli diyetin eğlenceli yönlerini bulmak, benzetmeler yapmak, espri kaynağı yaratmak, yani bir bakıma insanları diyet lafının sıkıcı ve kasvetli görülen anlamı dışında aksine eğlenceli ve komik taraflarını bulup çıkarmak bu süreçte yaptığım en keyifli şeylerden biriydi. Neyse konuyu dağıtmayayım. :)

Gelelim vereceğim tavsiyelere,
Aslında ben değil Dukan veriyor bu tavsiyeleri ama siz sadece benim ağzımdan duymak istiyorsunuz, hepsi bu. İşe yarayacağını ümit ederek buyrun diyorum :)

* Diyete başlamadan önce mutlaka kitabı okuyup bitirin,
* Günlük 2 lt suyunuzu için,
* Sınırlı izinlilerden olabildiğince uzak durun en azından seyirin ilk yarısı,
* Dukanella'yı kendinize ödül olarak görün, devamlı tüketmeyin.
* Kola'yı da zor da kalmadıkça tüketmeyin, yani kolaya kaçmayın ;)
* Gojiberry'yi tüketmemezlik yapmayın hele de ki seyir kısmınız uzun ise,
* Kolestrol için yumurta sarısı uyarısını sakın kulak ardı etmeyin, benim kolstrolüm yok bana birsey olmaz demeyin.
* Kimseyle kendinizi kıyaslamayın, o atakta 2 kg verdi ben 1 kg verdim diye gereksiz yere demoralize etmeyin kendinizi. Sonucta onun yaşı, boyu, kilosu ile sizinkiler birebir aynısı olmadığı gibi verilecek kilo da aynısı olmayacaktır. Bunun farkında olun. Sadece kendinizle yarışın.
* Yürüyüş yapamıyrum vaktim yok yalanını ne bize ne de kendinize söyleyin. Ne kadar yoğun ve ne kadar çok çalışabilirsiniz ? Sonucta hiçbirimiz dünyayı kurtarmıyoruz. Bu sebeple yürüyüşe "vakit ayrılmayacak" yürüyüşe "vakit yaratılacak" !
* Yürüyüşü yapıyorum ama egzersize vaktim yok diyenlere de 'hareketsizlik meraklısı olmayın" diyor Dukan. Bu vakitsiz insanları Dukan kitabında sayfa 288'de güzel kategorize etmiş. Göz atmanızı tavsiye ederim. (*Noktalı olan kısımda )
* Regl dönemleri artı çıkmanız çok normaldir. Çünkü vucuttaki kaslar sünger kıvamına gelir bu sebeple su tutar, bu da tartıya artı olarak yansır. Eğer bunun bilincinde olup çıkacak rakamı görme cesaretiniz varsa bu özel zamanlarda da tartılın, yok buluttan nem kapan bi cinsim diyorsanız hiç tartıya yaklaşmayın ve gereksiz yere moralinizi bozmayın. Sadece sabredin.
* Hızlı kilo veririm düşüncesiyle sakın ve sakın az yiyip porsiyonlarınızı ufak tutmayın. Çünkü Dukan'da az yemek 'aç kalmak' belli bir saatten sonra yememek gibi birsey sözkonusu değil. Serbest olan yiyeceklerden dileğince yiyebilirsiniz.
* Dukan size süreyi verirken sıfır kaçamak üzerinden değerlendiriyor ! Kaçamak konusunda kimse tolerans tanımıyor anlayacağınız. kaçamak yapmak seyir sürenizi uzattığı gibi, psikolojinizi bozar ve diyetinizi yıpratır. Uzak durun...

Daha yazacak birçok şeyim var aslnda ama daha fazla uzatmamk adına bir an önce paylaşmak istiyorum.. Eksik kalan noktaları artık soru cevap şeklinde konuşuruz. Bu yazının altında..

Ve işte bu da son ölçülerim ve ben... 
İlk ölçü   Göbek : 105 cm Basen : 110 cm Bacak : 68 cm  Diz altı : 42,5 cm
Son ölçü Göbek : 82 cm   Basen : 87 cm   Bacak : 51 cm  Diz altı : 35,5 cm

Fark                   : -23 cm            : -23 cm           : -17 cm            : -7 cm

Tip : Şekil B - 1





Son söz olarak,
Başta Sayın Hocamız Dukan'a, ardından bizim bu sayfada buluşmamıza sebep olan Sevgili Simla'ya ve burada iletişimde olduğum iyi kötü herkes ama herkese bir kez daha çok çok çok teşekkür ediyorum.

Bir laf vardır ya hani,

"Beni sizler yarattınız" diye evet hiç mübalağ etmiyorum;

BENİ GERÇEKTEN SİZLER YARATTINIZ // KKB

Son olarak sizlere,
Şebnem Ferah'ın 'Artık Kısa Cümleler Kuruyorum' adlı parçasını armağan ediyorum.. İyi dinlemeler...

Dip Not : Adımın niçin Küçük Kırmızı Balık olduğunu merak edenler bu ismin nerden geldiğini öğrenmek için aşağıdaki linki açıp bu güzel hikayede kendinizi bulabilirsiniz.

 Küçük Karabalık 



Hadi şimdi bir bardak su için..
Ve bilin ki,
KKB ve ben sizleri çok seviyoruz :)

9.2.12

İÇİMİZDEKİ SESSİZ MİSAFİRLER:PROBİYOTİKLER

Latince'de YAŞAM İÇİN (pro:için,bio:yaşam) anlamına gelen Probiyotikler ,bağırsaklarımızda yaşayan 100 trilyon(evet 100trilyon) faydalı bakteridir.
 Probiyotiklerin görevleri:
  • Bağışıklık sistemini güçlendirmek.
  • Yiyeceklerin hazmını kolaylaştırmak.
  • Vitaminlerin (K vit, biyotin, B12, niasin vb) sentezini yapmak.
  • Bağırsak duvarını zararlı maddelerden korumak ve bağırsak geçirgenliğini azaltmak.
  • Zararlı maddelerin (toksinler) kan dolaşımına geçmesini engellemek.
  • Besin allerjilerini ve ekzemayı önlemek.
  • Kronik enflamatuvar (iltihabi) hastalıkların oluşumunu engellemek.
  • Kanseri önlemek.
  • Yaşlanmayı yavaşlatmak.
  • Depresyonu hafifletmek.
  • Otizm bulgularını hafifletmek.
  • İshali önlemek ve tedavi etmek.
  • İdrar yolu iltihaplarını önlemek.
  • Kabızlığı tedavi etmek.
  • Böbrek taşlarının (okzalat) oluşumunu azaltmak. 
Probiyotikler doğal olarak yoğurt,kefir,peynir,sirke,turşular gibi fermente ürünlerde bulunurlar.


Son yıllarda rafine gıdaların tüketimindeki artışa paralel olarak, turşu, yoğurt ve çeşitli salamuralar gibi geleneksel fermantasyon gıdalarının az tüketilmesi, süt ve yoğurt gibi fazla tüketilenlerin ise ekşimesin ya da kesmesin diye pastörize edilmesi ya da antibiyotik katılması vücudumuzun mükemmel probiyotik dengesini alt üst etmiştir. 
 Ayrıca sık kullanılan antibiyotikler,stres,alkol,işlenmiş gıdalar ve diyet gibi yeme sistemimizi birden değiştirmek de bu faydalı bakterileri yok etmekte ve bağışıklık sistemimizi bozmakta.


Malum Dukan diyetinin yan etkilerinden en önemlilerinden biri de kabızlık.Bazılarımız ise tam tersi bir durumdan şikayetçi.


Dukan diyetindeki izinli gıdalar içinde tükettiğimiz yağsız süt ürünlerinin probiyotikler açısından faydası olduğunu sanmıyorum.Probiyotikli ürünlerde ise izinli olduğumuzdan fazla yağ mevcut.
Ben çoğunlukla evde yoğurt mayalarken probiyotikli yoğurtlardan kullansam da ,açılır açılmaz tüketilmeleri gerektikleri ,yoksa etkinliklerini yitirdiklerini okuduğumdan beri yaptığım yoğurda da güvenmez oldum.
Turşular gereğinden fazla tuzlu,sirke herkesin rahatlıkla tüketebileceği bir besin değil.


Bu durumda dışardan probiyotik takviyesine ihtiyaç duyduğumuz aşikar.Eczanelerde rahatlıkla probiyotik kapsülleri bulunabilmekte.Bu kapsüller ilaç değil besin takviyesi aslında.İstenirse içtiğimiz suya veya yediğimiz yemeğe de karıştırılıp tüketilebiliyorlar.



Bu konuda ızdırap çekip, tavsiye isteyenlere duyurulur:)



kaynaklar: 
http://silvieandmaryl.com/2009/12/probiotics-friendly-bacteria/
http://en.wikipedia.org/wiki/Probiotic

http://www.gidaraporu.com/probiyetikler-insan-sagligi-onemi_g.htm

27.1.12

TATLANDIRICI DOSYASI

DUKAN –her diyette olduğu gibi-bildiğimiz anlamda şeker kullanımına izin vermeyen bir diyet.Hatta bununla da kalmayıp kullanılabilecek tatlandırıcıları da sınırlıyor .Kitapta Aspartam kullanımına izin verilirken,sonradan piyasaya sürülen Sukraloz bazlı Splenda ve bitkisel doğal tatlandırıcı olan Stevia da diyette öneriliyor.

Tatlandırıcılar hakkında birçok olumlu-olumsuz  yorum okumak mümkün.Kanserden,beyin tümörüne birçok hastalığın oluşumunda hedef gösterilen tatlandırıcıların FDA (ABD Gıda ve İlaç Dairesi) ve NCI(ulusal kanser enstitüsü) tarafından zararsız oldukları onaylanmış olsa da tüketicilerin tedirginliği devam ediyor.Üstelik tamamen naturel Stevia’nın henüz FDA onayı almamış olması beni diğerlerinin güvenilirliği konusunda daha da şüpheye düşürüyor.

Üstelik bazı araştırmalar tatlandırıcıların beyin tarafından şeker olarak algılandığı,bazıları da şeker isteğini kesmediği gibi daha çok şeker arzulanmasına yol açarak insulin salınımına bağlı olarak kilo alımına sebep olduğu görüşünde.


Tatlandırıcılar enerji içeren ve içermeyen olarak ikiye ayrılıyor.Biz enerji içermeyenleri kullanabiliyorsak da bazılarının içerdiği enerji miktarı gerçekten de çok düşük.3.33 kcal/g dan düşük miktarlarında Amerika’da yiyecek ve içeceklerin üzerine “0” kalori yazılmasına izin verilmiş.Alacağınız ürünlerde bu miktarlara da dikkat etmenizde fayda var.
Örneğin Tagatose deneyeceğim doğal tatlandırıcılardan birisi.

Enerji içeren tatlandırıcılar: 

Genellikle bitkilerden ayrıştırılan kimyasal maddelerdir. Bunların enerji değeri vardır. Fazla miktarda alındıklarında kan şekerini yükseltirler . Bu maddelerden bazıları aynı ağırlıktaki şekerden daha az tatlı oldukları halde daha az enerji içerdikleri için şeker yerine kullanılabilirler.

Sükroz: Sofra şekeri olarak da bilinen şeker pancarı ve kamışından elde edilen bir disakkarittir. Bal, mısır şurubu ve esmer şekerin yapısındadır.

Fruktoz: Fruktoz meyvelerde ve balda doğal olarak bulunmaktadır. Diyabetik ürünlerin yapımında da kullanılmaktadır. Tüketimi fazla olduğunda, trigliseridlerin (kan yağlarının) yükseldiği saptanmıştır. Tüketimi bazı kişilerde ishale neden olabilir. Bal, reçel, toz tatlandırıcı, bisküvi, çikolata ve helvalarda tatlandırıcı olarak kullanılır. Zayıflama diyetlerinde kullanımı önerilmemektedir.

Sorbitol: Sebze ve meyvelerde doğal olarak bulunmaktadır. Günlük alım miktarı 30 gramı geçtiğinde hazımsızlığa ve ishale yol açabilir. Sorbitol içeren ürünlerin 1 porsiyonunun en fazla 5 gram sorbitol içermesi ve günlük tüketiminde dikkatli olunması gerekir. Şekerlemelerde, tatlandırıcılı çikletlerde, tahin helvası, reçel ve jölelerde kullanılır.

Mannitol: Tatlılık derecesi glikoz kadardır. Gıda sanayinde, çiklet ve şeker üretiminde tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır.

Xsilitol: Meyve ve sebzelerde (Çilek, malta eriği, karnabahar) bulunmaktadır. Diş çürüklerine karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır. Çiklet ve çikolata üretiminde kullanılır. Barsaklardan, glikoza göre daha yavaş emilir, metabolizmada glikoza dönüşerek kan şekeri yüksekliğine ve günde 90 gramdan fazla alınması ishale neden olabilir.

Tagatose: Tagatoz laktozdan (süt şekeri) elde edilen doğal bir tatlandırıcıdır. Laktoz hidrolizi ile galaktoz ve glikoz ayrılmıştır. Galaktoz daha sonra enzimatik bir işlemle Tagatoza dönüştürülür. son bir arıtma işleminden sonra doğal şeker tadında lezzetli bir beyaz kristal yapı elde edilir. Son Tagatoz kristalleri hiçbir laktoz veya glukoz içermez.(TAGATESSE)

Rebiana(Stevia): Stevya yapraklarının özünden yapılan, yüksek saflıkta doğal bir tatlandırıcıdır. Vanilya, nane ve tarçın gibi diğer doğal aromaları çıkartmak için kullanılana benzer bir süreç kullanılarak yapılır. Rebiana çeşitli yiyecek ve içeceklerin içinde ve sofra tatlandırıcılarının içinde kullanılır.
Kurutulmuş haldeki şeker otu yaprakları normal şekerden 10-15 kat daha tatlıdır. İşlenerek toz haline getirilmiş şeker otu normal şekerden 200-300 kat daha tatlıdır.(STEVYA,STEVIT,TRUVIA)

Enerji içermeyen tatlandırıcılar: 

Doğal tatlandırıcı molekülleri benzerlerinin laboratuvarlarda yapay olarak sentezlenmesi ile elde edilen maddelerdir. Genellikle sıfır ya da sıfıra yakın miktarda kalori içerirler. 

Aspartam: Protein yapısındadır. Sakarinden pahalı olmasına rağmen tat olarak tercih edilen bir tatlandırıcıdır.
Isıya dayanıksız olduğu için, pişirilmesi gereken sütlü tatlılara ocaktan aldıktan sonra ilave edilmelidir.  Günlük kullanım dozu 40 mg/kg olarak önerilir. Ülkemizde üretilen diyabetik baklavada ve diyet içeceklerde, karışım tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır. Aspartam, fenilalanini metabolize edemeyen Fenilketonüri’li hastalar için sakıncalıdır . Şekerden 200 kat tatlıdır.( Canderel, Sanpa, Diyet tad, Nutra tad, Aspartil, Sweet’N Low, Nutra sweet)

Asesülfam-K (Asesülfam potasyum): Şekere yakın bir tatlılık sağlar, fakat çok miktarda kullanıldığında acı ve metalik bir tat oluşturur. Isıya dayanıklıdır. Pişirilen, fırınlanan yiyeceklerde kullanılabilir (kek vb.) Kahvaltılık tahıllarla, tatlılarda, çiklet vb. yiyeceklerde karışım tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde üretilen diyabetik baklavada ve diyet içeceklerde karışım tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır.  Günlük kullanım dozu, 15 mg/kg olarak belirlenmiştir. Şekerden 200 kat tatlıdır.(SWEET’N LOW)

Sakkarin: İlk bulunan tatlandırıcıdır. Ağızda metalik ve acı bir tat bırakır. Yüksek dozlarının hayvanlarda üriner sistem tümörlerine neden olması dolayısıyla insanlarda kısıtlı kullanımına izin verilmiştir(2.5 mg/kg). Gebelikte sakarin kullanımı sakıncalıdır. Bazı içeceklerde aspartam ve asesülfam potasyum ile birlikte karışım tatlandırıcı olarak kullanılır. Tatlandırıcılar, karışım olarak kullanıldığında, hem şekere yakın bir tat oluşur hem de istenmeyen tat değişiklikleri algılanmaz.Çay şekerinden 300-400 kat daha fazla tatlıdır.  (Sakarin, Hermesetas, Dulcaryl, Tadalin, Scheekoppe, Sussli)

Siklamat: Siklamat, sevilen ve tadı iyi olan bir tatlandırıcıdır. Deney hayvanlarında, insanlarda tümör oluşumuna yol açmamasına rağmen, siklamatın yüksek dozlarının mesane tümörlerine yol açması nedeniyle bir çok ülkede yasaklanmıştır. Dünya Sağlık Örgütü, siklamat için günlük dozu 11 mg/kg olarak belirlemiştir. Sakarin ve siklamat genellikle siklamat/sakarinin=10/1 oranında karışım olarak hazırlanmaktadır.Sukroza göre 30 kere daha tatlıdır. Aşırı siklamat alımı ishale neden olmaktadır. Acı tad bırakır.ateşe dayanıklıdır.( Dulcaryl, Tadalin, Scheekoppe, Sussli)


Sukraloz: E 954 koduyla bilinen sukraloz, şeker kamışından elde edilen ve toz şeker gibi tatlı bir tadı olan, ancak insan vücudu tarafından bir karbonhidrat gibi algılanmayan yeni nesil tatlandırıcıdır.Acı tad bırakmaz,
ısıya dayanıklıdır. Şekerden 600 kat tatlıdır.(SPLENDA(toz,granül),TAKİTA FORMTAT60 GRANÜL,TAKİTA SUKRALOZLU TABLET)

KARIŞIM TATLANDIRICILAR:

Enerji içeren ve içermeyen tatlandırıcıların karışımlarından hazırlanmışlardır.Birbirlerini tat,pişirilebilirlik ve kalori açısından dengelemektedirler.Tatlandırıcılar, karışım olarak kullanıldığında, hem şekere yakın bir tat oluşur hem de istenmeyen tat değişiklikleri algılanmaz.Piyasada buluna çoğu tatlandırıcı markası bu karışımlardan oluşmaktadır.İçerikleri kontrol ederek almak görece daha zararlı olanlardan uzak durmamızı sağlar. 


Dünya Sağlık Örgütü, ADI (Acceptable Daily Intake) değerleri ile günlük alınmasına izin verilen miktarları şu şekilde ,
Örn, Aspartam için 40 mg/kg ADI değeri saptanmış.
Yani gün içerisinde ağırlığımızın her 1 kg’ı için 40 mg aspartama izin verilmektedir. Bu da 60 kg ağırlığındaki bir kişi için (60 x 40) 2400 mg aspartama eşittir.
Bu çok fazla bir miktar olmakla beraber litrelerce diyet içecek,kilolarca tatlandırıcılı besin yiyebiliriz anlamına gelmiyor.
Aslında en güzeli şekeri hayatımızdan tamamen çıkarmak.Fakat bunun mümkün olamayacağı da aşikar.Tatlandırıcıların olası kötü etkilerinden korunmanın tek yolu miktarları kısıtlamaktan geçiyor.





KAYNAKLAR:
http://www.turkdiab.org/page.aspx?u=1&s=18
http://www.beverageinstitute.org/shared/downloads/low-calorie-sweeteners.pdf 
http://www.fda.gov/   
arsiv.ntvmsnbc.com/news/467399.asp#storyContinues
http://www.dilarakocak.com.tr/index.php?option=com_content&task=view&id=279&Itemid=110
http://saglik.tr.net/beslenme_sagligi_tatlandiricilar.shtml
http://www.sekerhastaligi.gen.tr/tatlandiricilar.asp
http://www.izmirdiyet.com/tatlandiricilar_ile_merak_ettikleriniz.php
http://www.doktorsensin.com/makaleler/500/yapay-tatlandiricilar

 GÖRSELLER:
http://www.passionatehomemaking.com/2008/09/my-favorite-natural-sweeteners.html
http://www.americanhealthandbeauty.com/articles/?article=3664
http://articles.mercola.com/sites/articles/archive/2010/07/03/can-this-popular-alternative-sweetener-spike-uric-acid-into-the-danger-zone.aspx

30.12.11

DÜŞÜK KARBONHİDRAT DİYETLERİ GERÇEKTEN ZARARLI MI?

TAŞ DEVRİ DİYETİ'nin yazarı Prof.Dr.AHMET AYDIN'ın konuyla ilgili verdiği bilgileri paylaşmak istedim.Taş Devri ve Karatay diyetlerinin Dukan diyetiyle ortak noktası düşük karbonhidrat diyetleri olmaları.Belirgin farkları ise faydalı yağları da destekliyor oluşları.Kendisinin daha detaylı makalelerine http://beslenmebulteni.com'dan ulaşabilirsiniz.


Taş Devri Diyeti gibi yüksek proteinli diyetlerin kemikleri erittiği söyleniyor. Bu doğru mu?
Doğru değil. Doğru olsa idi Taş Devri’nde yaşayan insanların kemiklerinde osteoporozu sık görürdük. Tam tersine neredeyse hiç yok.
Fazla proteinli gıda tüketenlerde osteoporoz olabileceğini belirten ilk yazı 1968 yılında yayınlanmış (13). Bu çalışmada 25 lakto-ovovejetaryen ile eşit sayıdaki et yiyicinin el tarak kemikleri kıyaslandığında vejetaryenlerin kemik yoğunluklarının daha fazla olduğu saptanmış.
Etin osteoporoza neden olma iddiası asidik olması ile izah ediliyor. Gerçekten de et ve balığın böbreklerde oluşturduğu asit yükü yüksek, sebze ve meyveninki ise düşük. İnsan böbrekleri pH:5’in altındaki yani asidik idrarı boşaltamıyorlar. Bu nedenle et, balık ve tahılların yenilmesi sonucu oluşan asitler (daha çok fosfat ve sülfatlar) kısmen kemikten gelen kalsiyum ile tamponlanıyor. Diyetle alınan yüksek miktardaki asit, böbrekler ile atılırken kemik kalsiyumunu da eritiyor.
Fakat yine de ‘et osteoporoz yapar’ iddiası oldukça şaşırtıcı. Çünkü fosil kalıntıları incelendiğinde çok daha fazla etin tüketildiği, tarım devrinin öncesinde neredeyse hiç osteoporoz yok.
Nitekim 6–18 yaş arasında 229 çocuk ve ergenin 4 yıl boyunca incelendiği bir araştırmada protein tüketimi arttıkça kemik yoğunluklarının da arttığı gösterildi (14). Bu çalışmaya göre et tüketmek kemik erimesine neden olmadığı gibi, kemik erimesini de önlemekte. Neden olarak da diyetteki proteinlerin, kemik bağ dokusunu (matriks) oluşturan esansiyel amino asitlerin hammaddesi olması gösterilmekte.
Bazı araştırmalarda protein tüketimi arttıkça kemik yoğunluğunun artması, bazılarında ise azalması proteinli gıda yanında alınan asidik ya da bazik (alkali) gıdaların miktarı ile ilgili. Proteinli gıdalar (et, süt, süt ürünleri, yumurta), tahıllar, rafine yağlar, şekerler ve rafine diğer gıdalar asit yükünü artırırken, sebze ve meyveler asit yükünü azaltıyorlar. Taş Devri’ndeki insanların idrarla attıkları asit miktarı (22mEq/gün) günümüzdekinden (64mEq/gün) üç kat daha az (15).
Günümüzde böbrek asit yükünün artmasının tek nedeni alkaliden zengin sebze ve meyvelerin yeteri kadar alınmaması değil. Ayrıca et ve tahıl gibi besinlerin işlenmesi sırasında potasyum ve magnezyum gibi alkali yapıcı minerallerini kaybetmesi. Bu nedenle kavurma, klasik sucuk ve pastırma, mandıra sütü gibi proteinli gıdalar, salam, sosis ve kutu sütü gibi rafine gıdalara göre daha az asidikler.
Yapılan bir araştırmaya göre diyetteki kalsiyum 500mg/gün’ün altında olmadıkça fazla protein yenmesi bağırsaktan kalsiyum emilimini azaltmamakta, tam tersine artırmakta (16).


Taş Devri Diyeti gibi düşük karbonhidratlı diyetlerin sağladığı kilo kaybı su kaybına bağlıdır deniyor, doğru mu?
Bu doğru ama aynı durum diğer diyetler için de doğru. Ama bu etki çok kısa bir süre sonra kayboluyor ve kişi daha sonra vücut yağlarını kaybetmeye başlıyor.

Düşük karbonhidratlı diyetlerin kasları erittiği söyleniyor, bu da mı yanlış?
Bu iddia da yanlış. Bu diyet yağ kitlesini eritiyor, kas kitlesini değil (20).

Böbrek hastalığı ve hipertansiyonu olan hastaların yüksek proteinli bir diyetten olumsuz etkilendiği söyleniyor, peki bu doğru mu?
Bazı böbrek yetersizliği olan hastalarda yüksek proteinli gıdalar böbreklere zarar verebilir. Bunun nedeni fazla proteinin metabolize olarak fazla üre yapmasıdır. Böbrek yetersizliği varsa bu fazla üre yeteri kadar atılamaz. Bu durumda hastaya verilen protein miktarı kısıtlanır. Bütün bu anlatılanlar doğru ama böbrekleri sağlam olan birisi için bu söz konusu değil. Yapılan bir çalışmada %25 protein alan grupla %12 alan grup arasında böbrek fonksiyonları arasında bir fark olmadığı saptanmış (21). Başka bir çalışmada da vücutçulara kg başına 2.8gram gibi yüksek protein verilmesine rağmen böbrek fonksiyonlarında bir bozukluk olmadığı görülmüş (22).

Düşük şekerli diyetlerin ketozis yaptığı da iddia ediliyor. Bu konudaki düşünceleriniz ne?
Ketozis yağ dokusunun yıkıldığının göstergesi. Bir kere Taş Devri Diyeti’nde bütün karbonhidratlar yasaklanmıyor, meyve ve sebze glisemik endeksi düşük şekerler alınıyor, o nedenle ketozis olmuyor. Eğer günlük karbonhidrat tüketimi 50 gramın altına düşerse ketozis olabilir. Bu durumda bile çok kötü bir şey olmuyor. Çünkü ketonlar beyin dahil olmak üzere önemli bir enerji kaynağı. Zaten ketojenik diyetler epilepsi ve bazı nörolojik hastalıklarda bir yüz yıla yakın zamandır başarı ile kullanılıyor. Aslında ketozis patolojik değil, fizyolojik bir durum. Ketonlar bir zehir değil. Beyin ve kalp şekere göre ketonları %25 daha verimli bir enerji kaynağı olarak kullanıyor.


 GÖRSEL:http://www.healthandphysicaleducationteacher.com/health-care/nutritional-diseases/proteins.html

YUMURTA KOLESTROLÜ ARTTIRMAZ AMA HANGİ YUMURTA?

42-16247680 Egg Yolk and Egg Shell --- Image by © J.Riou/photocuisine/Corbis © Corbis. All Rights Reserved.
İpek Hanım'ın Çiftliğini duyanlarınız ve hatta alışveriş edenleriniz vardır mutlaka.Ben de 2 yıl önce keşfettim kendisini.Doğal ,ilaçsız,kimyasalsız sebze,meyve,yumurta(ve onlarcası) diyince o geliyor çoğu kişinin aklına.Detaylara boğmamak için ayrıntıya girmiyorum.Sitesinin linkinden incelersiniz arzu ederseniz. http://www.ipekhanim.com/ipek_hanim_ciftligi/ciftlige_giris.html

Kendisi her hafta mail atar.O haftanın öne  çıkan ürünü hakkında bilgi verir.O kadar güzel bilgiler de paylaşır ki herkes duysun bilsin istersiniz.Aşağıda okuyacaklarınız onun en son maillerinden bir tanesi.Yumurtayla ilgili bilmediklerimizi bilelim diye:)

''Bir dönem ''Aman yumurtadan uzak durun, kolesterolünüz tavan yapar yoksa!'' denirdi. Bakıyordum etrafıma, her sabah tavaya dört göz yumurta kırıp üç kaşık da tereyağı atan teyzem sekseninci yaşına biraz kilolu girmiş olmakla birlikte kalp krizi falan geçirmiyor... Tüketmeye hiç ara vermedim.

Sonra sonra bilim insanları da yumurtanın kolesterolü yükseltici bir şey olmadığını söylediler, benim yarı bilimsel ''teyzem ölmediyse sağlıklıdır'' teorim de tutmuş oldu. :) Ama önemli bir şey vardı, teyzem besi çiftliği yumurtası falan yemezdi. Bahsettikleri kolesterol yükseltmeyen yumurta da döllenmiş yumurtaydı.

Tıpta uzun zamandır kullanılan, özellikle son dönemlerde kanseri tedavi etme çalışmalarında adını sıkça duyuran Lesitin diye bir madde var. Bu madde döllenmiş yumurtanın sarısında bulunuyor. Zaten adı da Yunanca'da yumurta sarısından geliyor. Yumurta döllendiğinde ortaya çıkıyor. Yumurta sarısındaki yüksek kolesterolü düşürüyor, vücuttaki kolesterol dengesini sağlıyor, bağırsak sorunlarından kurtulmayı sağlıyor. Sağlıyor da sağlıyor...

Marketlerde satılan yumurtalarda var mı? Yok. Çünkü besi çiftliklerinde yumurta tavukları ile horozlar ayrıldığı için çiftleşme, döllenme mümkün değil. Özel bir sebebi var elbette... Döllenmemiş yumurtanın raf ömrü uzun. Çok uzun... Oysa yumurta döllendiği andan itibaren içinde yaşam başlıyor ve en fazla 10 gün içinde bozuluyor.

Marketlerde, son zamanlarda pıtrak gibi çoğalmış organik ürün dükkanlarında falan köy yumurtası diye sattıkları şeyler var. Bir sepet samanla doldurulup içine yumurtalar dizilince onlar köy yumurtası oluyor otomatik olarak. :) Ama işin tuhafı bunlar bir de ayrılmış. ''Turuncu Köy Yumurtası'' var, hemen yanında ''Sarı Köy Yumurtası'' var. ''Çift Sarılı Köy Yumurtası'' var, biraz daha pahalı bu... Bakıyorsunuz, döllenmemiş yumurta çoğu... Serbest gezen tavuklardan geldiği söyleniyor da köyde serbest gezen tavuğun bir horozun tecavüzünden kaçma ihtimali yok. En fazla beş dakika dolanabilir serbest serbest...

O satılan yumurtaların çoğunun gerçek bir yumurta ile ilgisi yok. Bildiğiniz fenni çiftlik yumurtası... Beyaz dışında bir renge sahip olmaları da bir şeyin göstergesi değil artık maalesef. Yemlerle, ilaçlarla kolayca müdahale edilebiliyor yumurtaların renklerine. Bakmanız, dikkat etmeniz gereken yumurtanın döllenmiş olup olmadığı...

Bunu anlamak dikkatli gözler için çok kolay aslında. Döllenmiş yumurtalarda horozun sperminden küçük, siyah bir benek olur yumurtanın içinde. Kırdığınızda küçücük de olsa biraz dikkatli bakarsanız bu beneği görürsünüz. O beneği gördüğünüz yumurtayı dilediğiniz gibi tüketin işte.''



8.12.11

YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN ADIM ADIM DUKAN KREP TARİFİ(GÜNCELLENDİ)


Çok mu teknik oldu başlık?:DD
O kadar çok yorum geldi ki kreple ilgili mecbur kaldım bu yazıyı yazmaya.Ne krepmiş yahu.En iyi evhanımları,kek,börek bilumum hamurişi ustaları bile kalkamıyor bu krebin altından.
Neyse artık kötü günler geride kaldı.
İşte aşama aşama ne yapmanız gerektiği.Üstelik tekmili fotoğraflı:D

MALZEMELER:
-1/2 çay bardağı yağsız süt(küçük boy)
-2 kaşık yulaf kepeği(atakta 1,5:sütü de azaltın.)
-1 yumurta beyazı
-1 çimdik tuz

kepek sütle ıslatılıp şişmesi için bekletilir.Yumurta ve tuz eklenip çırpıldıktan sonra yapışmayan bir tava kızdırılarak kepçeyle yayılır.Ateş iyice kısılarak yavaş yavaş pişmesi sağlanır.Üzeri gözgöz olunca bir tarafından yavaşça kaldırılarak arkası çevrilir.




Tüm malzemeyi iyice çırpın ve kepçeyle ısınmış tavaya döktükten sonra,kepçenin tersiyle merkezden kenarlara doğru yayın.Ve ateşi kısın.










                   

10.6.11

DUKAN DİYETİ:GEÇİCİ BİR MODA MI,KİLO VERME SİLAHI MI?

                                       Ben sormuyorum DR.OZ soruyor.

Dr.Dukan'la yaptığı röportaj ve show sonrası Dr.Mehmet Öz'ün diyet hakkındaki görüşleri şu şekilde:

“Dukan ile çok zaman geçirdim çok bilgili birisi. 35 yıllık kariyeri boyunca incelediği binlerce hastadan sonra bu diyeti geliştirdi. Bu kolay bir diyet, ilk iki dönemi geçtikten sonra istediğiniz herşeyi yiyebilirsiniz. Dukan, bu beslenme düzeni sayesinde tekrar kilo alınmayacağını öne sürüyor” dedi. Dukan’ın teorisini okuduğunda çok şaşırdığını ve bu beslenme düzeninin işe yaramayacağını düşündüğünü söyleyen Öz “Fakat daha sonra Dukan ile röportaj yapıp, diyetin ayrıntılarını öğrenince bu yöntemi gayet mantıklı buldum” dedi.

Dr.Mehmet Öz kendi show programında Dukan Diyetinin detaylarını anlatmış.
Programda tüm evreler tek tek incelenmiş,uzman dr.'lara danışılmış,menüler incelenmiş,Atkins diyetiyle karşılaştırma yapılmış.Artıları ve eksileriyle diyetin tüm yönlerini görebileceğiniz bir program olmuş.Başlamadan önce göz atıp,fikir edinebilirsiniz.


Programın alt yazılı halini aşağıdaki linklerden izleyebilirsiniz.
 


20.4.11

DR.DUKAN'IN TAVSİYESİ:GOJI BERRY(kurt üzümü)

Dukan Diyeti'nde yenmesi tavsiye edilen ürünlerden biri de GOJI BERRY yani KURT ÜZÜMÜ.
Rejimin hangi evrelerinde ne kadar yemeliyiz peki?

ATAK EVRESİ:Günde 1 yemek kaşığı
SEYİR EVRESİ:Saf protein günlerinde 1,sebze+protein günlerinde 2 kaşık
GÜÇLENDİRME EVRESİ:Günde 3 yemek kaşığına kadar miktarı yükseltebilirsiniz.

Kilo verme dışında da günde 30 adete kadar özellikle sabahları yenmesi tavsiye ediliyor.

Tadı yabanmersini ile kiraz arasında olan bu meyve sade olarak yenebileceği gibi,muffinlere,yoğurda veya müsli şeklinde süt içinde yulaf kepeğiyle beraber yenebilir.



İÇERİĞİ:
19 ayrı aminoasit, % 13 protein, yüksek değerde betakaroten, 21 iz minerali, çinko, demir, fosfor, B-complex, %8 E vitamini, Zeaxanthin, Germanyum, carotenoids, Beta Sitosterol, Cyperone, Solavetivone, Physalin, Betaine ve çok yüksek oranda C vitamini içerir.
FAYDALARI:
  • Dünya daki en yüksek antioksidan yiyeceklerinden biridir. Antioxidant carotenoidsin tam bir tayfını içerir.
  • Ömür uzunluğunu artırmak için ve kuvvet verici olarak kullanılır.
  • 19 farklı amino asit içerir (Arı poleninden altı kere daha yüksek). Methionine, Leucine, Isoleucine, Lysine, Phenylalanine, Threonine , Tryptophan, Valine ...
  • 21 iz minerallerini içerir. Çinko, kalsiyum, germanyum, selenyum, fosfor ...
  • İçeriğindeki Germanyum kansere karşı koruyucu bir iz mineralidir. Nadiren, yiyeceklerde bulunur.
  • % 13 protein içerir, kepekli buğdaydan daha yüksektir.
  • Portakaldan yüzlerce kat C vitamini içerir.
  • B vitaminlerini içerir, yiyeceği enerjiye döndürmek için zorunlu.
  • %8 Vitamin E içerir. (Çok nadiren meyvelerde bulunur, sadece tahıl ve tohumlarda)
  • Beta Sitosterol'a içerir, anti-alevlendirici bir ajandır. Kolesterolü düşürür.
  • Cinsel iktidarsızlık ve büyüme hormonlarına iyi gelir.
  • Hormonların ve beyin ve sinir sisteminin düzgün iş görmesi için vücudun üretimi için gerektirilen gerekli yağlı asitleri içerir.
  • Kalp ve kan basıncına faydası olan maddeler içerir.
  • Solavetivone içerir. Bu madde güçlü bir anti fungal ve anti-bakteriyeldir.
  • Physalin içerir. Löseminin bütün büyük tiplerine karşı aktif olan doğal bir bileşiktir.
  • Tümörlere karşı deney farelerinde doğal katil hücre faaliyetini arttırdığı görülmüştür. Geniş tayfla anti-kanser ilacıdır.
  • Karaciğer tarafından kolin'i üretmek için kullanılan Betain içerir, sakinleştirici, hafızayı arttıran, kas büyümesini terfi ettiren ve yağlı karaciğer hastalığına karşı koruyan bir bileşiktir.
  • Betain ayrıca, vücudun enerji tepkilerinde kullandığı metil gruplarını sağlar ve homosistein düzeylerini azaltmaya yardım edebilir.
  • DNA'yı korur.
  • Havuçtan daha iyi bir beta karoten kaynağıdır.
  • Zeaxanthin içerir. Göz retinasında bulunan iki karotenoidden biridir. Göz sağlığı için çok yararlıdır. (ALINTI: http://www.dogalvadi.com/kurtuzumu.html)

    NEREDEN ALABİLİRİZ?

    Türkiye'de yeni yeni satılmaya başlanan bu ürünü ben MALATYA PAZARI'nda buldum.
    İnternet üzerinden de sipariş verebileceğiniz çeşitli aktar siteleri mevcut.


    Blogging tips